Müjdat Gezen’e “Yarasa’nın prömiyerini ve seni seyredeceğim diye o kadar heveslenmiştim; nasip değilmiş. Kapıdan döndük… 1.200 kişilik salona 1.700 kişi davet edilmiş!” deyince, Aziz Nesin’in bir fıkrasını anlattı bana:
“Amerikalı arkeolog, Anadolu’daki çalışmalarını bitirmiş. Çadırlar toplandığı için, son geceyi dağ başında bir köylünün evinde geçirecek. Bizim garip son tavuğunu kesmiş, elindeki üç beş yumurtayı kırmış, buz gibi ayran yapmış, sabun kokan çarşaflar sermiş… Amerikalı böyle ağırlanmaya alışık değil, ağzı açık kalmış. Yatmadan evvel tuvaletin yerini sorunca, köylü kapıyı açıp bahçeyi göstermiş, “İhtiyacını bir kenarda görüver” diye.
Amerikalı rahatsız olmuş, ama ne yapsın. Döndüğünde köylüye “Ya, demiş, çok iyi insanlarsınız, her şeyiniz var, ama sizde bir şey eksik… siz Türkler’de organizasyon yok!”
“Yahu beyim, demiş köylü, o dediğin bizde olsaydı, sen gelip benim babamın bahçesine değil, ben gelip senin bahçene ederdim. Seninki de laf mı şimdi! “
…